Hz. Peygamber (s.a.v.) bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir hacamatçıya (haccam) hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp o kişiye ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır.)”(Buhâri, Tıp 13; Müslim, Musakat 62)






Peygamber (s.a.v.)’in hizmet edenlerinden Selmâ (r.a.) demiştir ki: “Her kim Peygamber (s.a.v.)’e başındaki bir ağrıdan şikâyet etti ise, Resûlullâh (s.a.v.) ona: “Kan aldır!” buyurmuştur. Her kimde ayaklarındaki bir ağrı veya yaradan şikâyet etti ise, ona da: “Ayaklarına kına yak!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Tirmizî)
İbn Abbas r.a., Rasulullah s.a.v.’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Miraç gecesi, hangi melek topluluğuna rastladıysam onlar bana; “Ey Muhammed kan aldırmaya (hacamata) devam et ve ümmetine de bunu emret” diyorlardı” (Tirmizi Tıbb 12, İbn Mace Tıbb 20 Müsnet I, 354)
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Üç şeyde şifâ vardır. Bal şerbeti içmekte, hacamat şişesi takmakta (kan aldırmakta), kızgın demirle dağlama yapmakta, fakat ben dağlama yaptırmayı sevmem.”(Buhârî, Müslim)